6 yaşındaki küçük çocuk düşünmüş taşınmış kim olduğunu anlamaya çalışıyordu.
O kadar hoşuma gitti ki, insanın düşünebilmesi gerçekten çok kıymetli.
Bizim okul sistemimiz, küçük yaşlardan itibaren ezbere dayalı, düşünmek yerine ezberlemeye odaklı
ve anlamak yerine gene ezberlemeye dayalı, aslında bütün bilgiler küçüklüğümüz den itibaren
zihnimize
sürekli empoze ediliyor ve bizler o bilgileri bir sünger gibi çekip üzerinde düşünmeden fark etmeden
anlamadan
sadece ve sadece ezberliyoruz.
Peki bizim düşünen Beynimiz nerede?
Gerçekten düşünmeyi unutmuş olabilir miyiz?
Kaldı ki küçük bir çocuğun ‘Ben kimim´ ‘Ben neyim´ ve ‘ben ne yapıyorum´ ‘ben nereye doğru
gidiyorum´
şeklindeki soruları 10 yaşında farkındalığının ne kadar yüksek olduğunu bize gösteriyor.
Peki, biz bu yaşımızda, şu anımızda, farkındalığımızı o kadar yükseltebildik mi acaba?
Ezber sistemi altında ezilen nesil ki bence bu nesil de 30 yaşından itibaren herkesi kapsamakta,
gerçekten de
zamanla kendini bile unutmaya başladı.
Oysa unutmak ne kadar basit ve ne kadar sıradan bir kelime, Evet, Bizler kendimizi unuttuk maalesef.
Soru sormayı unuttuk düşünmeyi unuttuk ve hatta bazen hatırlamayı unuttuk.
Oysa bizi farklı kılan soru sormak düşünmek ve düşündüklerimizden sonuçlar çıkartmak.
Biz önemli bir yetimizi kaybettik.
Ve tabiî ki hatırlamak, sevgiyi hatırlamak, dürüstlüğü hatırlamak, değerleri hatırlamak, güzel insan
olmayı hatırlamak.
Acaba hatırlamaya dair neleri unutmuş olabiliriz dersiniz.
Bu yaşam kaosu, bizi öyle noktalara sürükledi ki, Fark etmeden o ezber sisteminin bir parçası haline
gelmiş
durumdayız ve hatta hayatlarımızı bile sanki belli bir ezberde yaşar gibiyiz.
İşte bunu kırmak lazım.
Kendine dönmek kendini bulmak lazım.
Belki de kendinle yüzleşip kendini tekrar hatırlamak lazım.
Çünkü hayat bize o kadar sonsuz fırsatlar şanslar ve güzellikler sunuyor ki. Akvaryumun içindeki balık
gibi yaşamaya gerek olabilir mi?
Ezber sistemi İnsanların gözlerinin önüne çekilmiş bir perde ve bu perde insanın hayatına bakışını
kapatmakta.
Düşünmeyen, hatırlamayan hatta sevgiyi bile unutmuş İnsanoğlu ezbere hayatlar yaşarken
sorgulamaktan bile bir haber sadece yaşıyor ve yaşıyor.
O zaman hayata sımsıkı tutunup, kendini açmak kendini açmaya izin vermek hayata izin vermek ve
düşünebilmek düşünmenin mutluluğunu hissetmek
çok önemli ve bunu mutlaka yapmalı.
Zaman hızlıca akarken, kendimize verebileceğimiz en büyük hediye, kendimizi bulmak, düşünen
tarafımıza aktive etmek ve gerçek fikirlerimiz ile
hayatın içinde var olmak olacaktır.
Bizler kendi gerçekliğimizi bulduğumuz doğrultuda biz olmaktayız.
Bizi biz yapan kendimize dair değerlerimiz, kendimize dair duruşumuzdur.
Hayata seslenecek olsanız nasıl seslenirdiniz?
O zaman şimdi belki de bir adım atıp bir süredir düşünmediklerinizi gözden geçirmek gerekli.
Bazen de insanoğlu düşünmekten kaçar çünkü düşündüğünde yüzleşeceği gerçeklik onu rahatsız
eder, rahatsız olmaktansa
yüzleşmek her zaman daha iyidir çünkü düşünmenin diğer bir anlamı da yüzleşmektir.
Bilmek bazen çok acı vericidir, İşte bu acıya katlanmaktansa düşünmemek en kolayı ve en huzurlu
olanıdır.
Kendiniz ile kaldığınız anlarda gerçek farkındalığın oluşmasını diliyorum.
Sevgiler,
Doğa Gülay Cirban
Sosyolog / Aile ve İlişki Danışmanı
Regresyon ve Bilinç altı Dönüşüm Danışmanı