CHP Gaziantep Milletvekili Ali Serindağ, ?gerek Muğla?da yaşanan sivil sıkıyönetim görüntüleri, gerekse de 2004 MGK kararlarına yönelik tartışma AKP hükümetinin tam anlamıyla hukuksuz ve keyfi davranış içinde olduğunu gösteriyor? dedi. CHP Gaziantep Milletvekili, TBMM İçişleri Komisyonu Üyesi ve Eski Vali Ali Serindağ, AKP hükümetinin son birkaç haftalık icraatını değerlendirerek, ?yapılan uygulamalardan görülen o ki devlet tam bir AKP devletine dönüşmüş durumda.
Yargı AKP yargısı, hukuk AKP?nin özel hukuku, valiler AKP valisi, polisler ise AKP polisi gibi davranıyor? dedi. Bu da yetmiyor, AKP, kendisine benzemeyen herkesi fişliyor? dedi. ?Son bir haftadır yalnızca basına yansıyanlar bile bunu açıkça gösteriyor, AKP hükümeti tamamen keyfi davranıyor. Eşitlik, laiklik, hak-hukuk anlamsız kavramlara dönüşüyor? diyen Serindağ şunları söyledi: Uzun bir süredir 76 milyonun değil, belli bir grubun Başbakanı gibi davranan Recep Tayyip Erdoğan ve hükümeti yaptıklarıyla toplumu bölmeye devam ediyor. AKP için hukuk yalnızca kendi lehine kullanılırsa akla geliyor.
Örneğin, Başbakan?ın Muğla ziyareti sırasında yapılan uygulamalar hukuk dışıdır, ?kızlı erkekli yaşam? tartışmaları bazı valilerin tavırları hukuka da, genel teamüllere de uygun değildir.
Gezi eylemlerine katılanların yüzde 78?ini Alevi ilan ederek aleni mezhepçilik yapan anlayış, sağlıktan eğitime, TÜİK araştırmalarından personel alımına kadar bir dizi alanda da insanları fişliyor? AKP, devletin bütün gücünü arkasına alarak meydan okuyacağına hukuku hatırlamalı, bu toplumun önemli bir bölümünün uygulamalarından rahatsız olduğunu artık görmeli. Unutmamakda yarar var ki; Keser döner sap döner gün gelir hesap döner. Kimsenin yaptığının yanına kar kalmadığı, herkesin yargı önünde hesap vermek zorunda kalacağı bir Türkiye kurulur?
HUKUKSUZLUK HER YERDE
Başbakan?ın Muğla ilimizi ziyareti öncesinde yapılan ve tam anlamıyla bir sıkıyönetimi hatırlatan uygulamalar ülkemizdeki hukuksuzluğun ve keyfi davranışın boyutunu göstermesi açısından üzüntü vericidir.
* 2004 MGK kararlarına yönelik tartışma da hukukun değil, hukuksuzluğu ve keyfiliği gözler önüne seriyor. Ergenekon ve Balyoz gibi davaların sorgulanmasını bir kez daha zorunlu kılıyor.
* Antalya`da Gezi Parkı eylemlerine katılanlara açılan soruşturmanın iddianamesinde, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan`ın ismi sansürlendi, polislerin içtiği su, TOMA`lar için kullanılan benzin `kamu zararı` olarak gösterildi. *
Gezi eylemleri sırasında öldürülen Ethem Sarısülük?ün yargılama biçimi, ciddi bir hukuksuzluğa işaret ettiği gibi, böylesine önemli bir davada mahkeme heyetinin uyuklaması, savcının uyuyan görüntülerinin basına yansıması tam bir skandaldır.* ?Kızlı-erkekli yaşam? başlığıyla başlatılan dini referanslı tartışma, hukuksuz ve dayanaksız kimlik kontrollerini ve uygulamaları da beraberinde getirdi.
AYRIMCILIK ARTIYOR
Gezi eylemlerine katılanların yüzde 78?i Alevi olarak gösterilerek ayrımcılık ve mezhepçilik yapılmıştır. Bu ayrımcılık basın üzerinden bazı gazeteciler aracılığıyla yapılmaya devam etmektedir. * Bu haberlerden hemen sonra, Adıyaman ilimizin Yenimahalle semtinde Alevilerin evlerinin işaretlenmesi manidardır. * Aynı şekilde, İzmir Emniyet Müdürlüğü?nün ??Okul polisi?? uygulaması kapsamında Yurtoğlu Limontepe bölgesindeki okullara giderek okul yöneticilerinden Alevi ve Kürt kökenli öğrencilerin isimlerini istemeleri çok düşündürücüdür.
FİŞLEME Mİ YAPILIYOR?
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2013 yılı Tüketici Fiyatları Endeksini belirlemek için başlattığı anket çalışması kapsamında evlerin kapısını çalarak Diyanet İşleri Başkanlığıyla ortaklaşa yürütülen başka bir çalışmada yer alan ?Kendinizi hangi mezhebe ait hissediyorsunuz, Aşağıdaki namazları ne sıklıkla kılarsınız, Vakit namazlarını camide veya mescitte kılar mısınız, Dışarı çıkarken başınızı örter misiniz? gibi sorular sorması fişleme açısından tehlikeli bir uygulamadır.
*Doktorların hastalarına, dini konularda sorular sorup, kayda geçirdikleri haberleri de bu konuda fişlemeler her yere yayılıyor mu sorularını da beraberinde getirmektedir. Nitekim, bu kanıyı güçlendirecek diğer bir gelişme İçişleri Bakanlığı?nın ise YÖK aracılığıyla öğrenci yurtlarında kalan binlerce öğrencinin bilgilerini istemesidir.
*Bütün bu gelişmeler yaşanırken, Türk Tabipler Birliği, Türk Diş Hekimleri Birliği, Türk Eczacılar Birliği ve Türkiye Barolar Birliği?nin ortak açıklama yaparak 'avuç içi-damar- parmak izi? uygulamasının okuma metotları ile hastaların `fişlenmesi? anlamına geleceğine dikkat çekmesi son derece önemlidir.