DOĞA GÜLAY CIRBAN

Tarih: 01.05.2022 12:03

HAYATTAKİ OYUN ALANI VE GERÇEKLİK ALANI

Facebook Twitter Linked-in

Eminim ki, pek çoğunuz, o da ne demek, ne demek istiyorsun diyecektir.

Evet, hayat gerçekten bir oyun alanı, eğlence keyif alanı ve mutlu olma zamanlarımız, eğlenme zamanlarımız var ve aynı şekilde ciddiyet zamanları, gerçeklik zamanlarımız var. Bunun ayrımını doğru olarak yapabildiğinde kendi gerçeklik zamanlarında mutlu, oyun zamanlarında da eğlenir halde olabilirsin.

Bugünlerde yapmış olduğum bireysel seanslarda, oyun ile gerçekliği aslında farkında olmadan kaçırdığımızı gördüm. Ve o çalışmalar sayesinde ben de yeni bir farkındalık edindim.

Bir danışanım var, boyun ve sırt ağrıları var ve zaman zaman bedeninde bazı ağrıları da mevcut. O ağrılar ile ilgili çalışmalara başlamadan, şöyle bir deneyim yaşadığından bahsetti. Bana dedi ki,

‘ Doğa Hanım, size gelmeden önce bir aktara gittim, bazı ağrılarımla ilgili bitkilerden şifa bulmaktı amacım, derdimi anlattım ve aktar bana öyle şeyler söyledi ki, ben ne diyeceğimi bilemedim. Baş ağrılarım, omuz ve sırt ağrılarım için bana dedi ki ‘ Öncelikle mükemmel olmayı, insanları düzeltmeyi bırakın, kendi içinizde rahat edin ve kendinizi bırakın, eleştirmeyin, hatalara izin verin.´

Hayatın içinde ve hayatı gözlemleyen bir aktarın, doğru gözlemleriydi bunlar. Küçüklükten itibaren, bazen çok sorumluluk alan kişilerde gerçekten kendini bırakamamak, diken üstünde durmak ve mevcut ruh haliyle eğlenmeye izin verememek, çok gözlemlenebilir bir durum.

Bu durum hayatınızda olduğunda, hayatı, insanları, her şeyi ya da herkesi çok ciddiye alabilirsiniz. Eğlenebileceğiniz zamanlar dahi sizin için bir görev boyutunda olabilir ve o anlarda eğlenmek yerine ciddi bir şey yapıyormuş edasıyla sadece ciddiyetine odaklanırsınız. Pek çok şey ciddiyet üzerine kurulu olabilir.

İşte bu noktada, eğlenirken bile onu ciddiyetle yaptığınız oldu mu? Kendinizi bırakmadığınız, gerçekten ciddi bir görevmiş gibi yerine getirdiğiniz oldu mu?

Bir gün bir arkadaşım ile sohbet ederken, bana demişti ki, x insan ile gece eğlencelerinden hiç hoşlanmıyorum, o kendini hiç bırakmaz, hep ciddidir, yada ciddi olmasa da dozu kaçırır gene ortası olmaz. Bu belki benzer ya da aynı durumları ifade edebilir ama sonuç olarak kendini bırakabilmek ve hayatın oyun zamanlarını, eğlence zamanlarını görebilmek çok önemli.

Tabiiki, bu durumun bilinç altında, bilinç altının yönettiği çok fazla duygu ile ilgisi var ve ben burada size bu yazıyı yazmışta olsam, siz farkına dahi varmış olsanız, bazı zamanlarda gene bilinç altı devreye girecek ve mevcut durum devam edecektir. Ama gene de bir adım atabilmek, en azından eğlence zamanlarını görev bilinci ile yerine getirmemeye çalışmak dahi çok önemli.

Hayatı kendilğine bırakabilmek, tatları, kokuyu, keyfi, huzuru belki hüznü hissetmeye izin vermek, tam da hayatın içine girip onu doya doya yaşamak aslında. Dışarıdan bakarak değil, baş rolde, kendi anlarını yaşayarak. İşte tat alma duyusu böyle bir şey, hayatın tadını çıkartma gücü ve keyfi.

Ciddi olunması gereken anlardaysa, mesela iş toplantılarında, önemli karar anlarında, tam sorumluluk alıp, o sorumlulukla ilerlemek de hayatın içinde olmak.

Ciddiyet, sorumluluk gerektiriyor.

Ciddiyet, kararları uygulamak gerektiriyor ve tüm bunlar hayatın birer gerekliliği tıpkı eğlenme zamanları gibi gerçeklik zamanları da çok önemli. Daha da önemlisi tüm bu zamanlarda ben olarak bulunabilmek ve her ne yapıyorsan en doğru enerji de hakkını verebilmek.

Oyun zamanlarınızda ve gerçeklik zamanlarınızı birbirine karıştırmadan, oyun zamanında ciddiyeti ve kontrolü bırakarak, sadece keyfinde ve ciddiyet zamanlarınızda  başarı ve  güzellikler diliyorum.

Sevgilerle,

Doğa Gülay Cirban

Bilinç altı ve Regresyon Danışmanı

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —