Hayat da böyle bir şey zaten. İyiden ve kötüden oluşan, tabiîki ruhsal anlamda iyi ve kötü tanımı olmasa da bu genel bir tabir sadece. İyiler olmadan kötünün, kötüler olmadan iyinin değerini bilmek insan varoluşu için çok da kolay değil doğrusu. Çünkü insan yaratılış itibariyle, getirdiği duygular itibariyle genişlemeye ve bilincine değer katıp kendine katkı sağlamaya açık bir varlık, işte o nedenle hep iyi taraftan yürümek maalesef ki o genişlemeye katkı sağlamaz.
İyilerden ve kötülerden konu açılmışken, az önce gözüm başlığa yöneldi ve neredeyse ana konudan sapacağımı düşündüm. Ana konumuz şu ki, değer kattıklarınız, anılarınız, yaşama ve kendinize verdiğiniz değer hangi noktadaki, kendiniz ile beraber neler götürebileceksiniz?
Tabii ki yaşamın bir sonlanma zamanı var, değil mi?
Bu herkes için geçerli. Ve tabiî ki herkes isim bırakmak, hatırlanmak, tarihte bir yerlerde ben de var oldum demeyi gerçekten çok istiyor, buna da eminim. Yoksa bir ben geldim ve geçtim demekte acı verici ve hüzün kalbimizde yer ediyor düşününce.
Ama aslında asıl var olan, kendine ve yakın çevrene kattıkların, onlardan aldıkların, onlara verdiklerin, dolayısıyla kendi hayatına yaptığın yatırımlar oluyor. Kendi hayatına yatırım yapma gerçeği pek çok kişi için o kadar zor ve hayata geçirilmesi zorlayıcı ki. İnsan doğduğu topluma, doğduğu eve ve doğduğu ata bilgisine göre şekillenen bir varlık. Ve öz ben denen alan, o kadar temiz ve kendi, saf kişilik ki, işte ona ulaşmak ne kadar güzel, bu kadar çok faktör ile çevrelenmiş insan oğlu için de öz farkındalık ile kendine alabileceği güzellikleri yeşertmek çok da kolay olmayabilir.
Asıl olan, geriye bırakacağın isim değil, kaldı ki o ismi bırakmak için zaten kendinden vazgeçmiş insan olmakta kolay değil. Einstein’ı düşünün, Einstein’ın kendi içinde bir dünyası vardı öyle değil mi? Kolay mı oldu o ismi bırakmak? Kendi sürecinde var oluşu planı izin verdi ve o özelliklerle çevresine ışık oldu, bizlerin var oluş planında bu özellikler olmayabilir ki zaten çok az kişinin vardır bu var oluş planı…
Peki, zenginlikten bahsedecek olursak? İşte bu başlığa en uygun olan açılımlardan biri de olabilir. Mal varlığı ve gücü mezara taşıyabilmek mümkün mü? Pek çok insan vardır ki, mal varlığı olduğu halde kullanmaz ve sadece onu çoğaltmaya çalışır, tabiî ki bu durumda ayrı bir keyif verebilir, buna söyleyecek bir şey yok ama burada kendine bıraktığın ne olabilirdi acaba?
Kendine yapacağın yatırımın ne olurdu? Kendini nasıl görmek ister ve neyi değiştirmek, neyi geliştirmek isterdin? Yaşamak istediğin, hayallerin neler olurdu? O hayallerin ne kadarını yaşamına almış olurdun, eğer şansın olsaydı.
Ne kadar çok soru var, hayatın içinde sadece yaşamak, bazen yaşam mücadelesine girip, o uğraşının içinde olmak ne kadar kolay. Hele de günümüz şartları bu kadar zorlaşmışken, acaba burada neyi görmek, kendimizde neyi görmek ve yaşamımızı değiştirmeye gerek olup olmadığını, hangi alanlarda değişim olmalı sorusunun cevabına göz atmanın gerekli olup olmadığını düşünmek gerekiyor.
Bir yerden başlamalı, başlamak cesaret ve güçtür hayatta, önemli olan yaşamın akışı içinde farkındalık ile bir noktada düşünüp, eksikleri, fazlalıkları, değişmesi gerekenleri fark edip, şöyle bir göz atabilmektir. Bedeni bıraktığınızda yani ölümü tattığımızda pek çok pişmanlık fayda etmeyebilir. Tabii ki yaşlılık anına gelmeden bir göz atılası durumlardır bunlar. Çünkü hayat katman katman, her katman da değişen ve olgunlaşan insan, 20 yaşında bunları düşünemez ama 40 yaşına geldiğinde artık takkeyi önüne koyup ta şöyle bir geçmişe, ben ne yaptım, ben ne yapıyorum , ben nereye gidiyorum diye sorgulamakta fayda var. Hele ki bu yazıyı okuyorsanız, sorgulama zamanı çoktan gelmiş demektir. Çünkü mezara giden, mal, mülk eşya değil, Mısırlılar hizmetçilerine kadar öldürüp, öte alemde bana hizmet etsinler diye mezarına koyarmış, bu da şımarıklığın ve bencilliğin ayrı bir durumu da olsa, işe yaramadığı ve insan varlığının sadece bıraktığı Ben ile, güzel yaşanmışlıklar ve güzel duyguları ile taşıyacağı kesin.
Kendimize bırakacağımız değerlerimiz, bizi biz yapan ve hayat yolculuğumuzda bizi değerli kılan güçlerdir, iyi insan olmak, evet ama kendimizi aşan, her geçen gün kendimizi hem iyiye yönlendiren hem de hayattan o doğrultuda keyif alan insan olmak, yaşamın tadını çıkartmamıza ve yaşam amacımızı diri tutmamıza yardımcı olur. Böylece yanınızda götürecekleriniz sadece size ait olur, tamamen sizin bir parçanız olur.
Sevgiyle,
Doğa Gülay Cirban
Sosyolog
Aile ve İlişki Danışmanı
Regresyon Uzmanı
Bilinçaltı Arınma Danışmanı
Enerji Terapisti
Eğitmen